Bunca uzun yollar yürüdün, nasir tuttu ayaklarin... Yürüyeceklerini de hesaba katacak olursan, daha cok yipranacak uzuvlarin. Agaracak, dökülecek saclarin, yüzündeki cizgiler ele verecek nice uzun yollarin yolcusu oldugunu ve titrek bedenin gibi sesinin de titremeye basladigini fark ettiginde, yolun sonuna gelmis oldugunu duyumsayacaksin. Hakikat su ki ne yol yürümüs ne de yolda cürümüs olmaktir mühim olan... Mesele, HANGI YOLLARIN YOLCUSU oldugundur. Farz olan yol dururken farz ettigin yolda yürümek ugruna eskittigin ceset ve ruh, yürüdügün yolun hak oldugunun delili degildir. Niceleri vardir ki devirlerden gecmis, gönülleri fethetmis, diyarlari gezmis olmasina karsin onlari dipdiri ve genc görürüsün. Onlari böylesine canli ve taze tutan, mücadele ruhu ve yürek pusulalarinin sasmaz ibresinin gösterdigi hedefin yolculari olmalaridir. Zamana meydan okumanin, asra galip gelmenin sirri; sasmayan, sapmayan bir hakikat pusulasinin sahibi olmakta gizlidir. Sen hele bir pusulani gözetle ey yolcu Medinenin, Mekkenin ruhu, Kudüsün onuru, Samin, Endülüsün, Bagdatin suuru karisacak kanina ki; sehit olsan da akacak bu kan bir damardan bin damara... Yürü ki ayaklarinla birlikte topraklar, taslar, asir ve insan sahitlik edecektir hak bir yol tuttuguna... Yürü kardesim, Yüregin olsun pusula Yol ol, menzil ol. VE YOLA CIK, YOLDAN CIKMA...