Bir gün, bir cesette hapsoldugumu hissediyor gibi aci veren bir hisle inlerken güya kainatin bütün zerrelerine emanet olarak verilen sirlar birer birer bulundugum cesette toplanmaya basladi. Renksiz ve mekansiz bir mana esintisi, cesedimi kaplayip kusatti. Doguya dönmüs yüzümü, dogmaya baslayan altin ufka cevirmistim.
Her zerre güya beni selamliyor, her taraftan burnuma amber kokusu geliyor, tüm varligim bir muhabbet hakikatinin tesiri altinda titriyordu. Kendimi biliyor, etrafimi görüyor, gördügümü fark ediyor, her seyi biliyormus gibi davraniyordum. Bir kendinden gecme hali, bir varolus sarhoslugu beni sardi. Mana diliyle, Elhamdülillah dedim.
Amak-i Hayal, bugüne kadar yayimlanmis bütün nüshalardaki eksikligi gidermek üzere, cesitli kaynaklar ve nüshalar taranarak tam metinle basildi ilk kez. Essiz dil ici cevirisiyle günümüz Türkcesine kazandirilip ölümsüz eserlerimizin arasinda yerini aldi.