Bilindigi üzere süphesiz insan hayati son derece cesitli yasayislarla örülmektedir. Din alandaki yasayislar da ayni zamanda bireyin dinsel tercübelerini olusturur. Insan bunlara, ya yasayarak ya da baskalarinin yasayislarini görerek sahit olur. Bunlar arasinda din ile ilgili sorulara, süphelere, düsüncelere veya fikr tartismalara rastlamak mümkündür. Aslinda hayati kim yasarsa yasasin o hayat sorunlarla, endiselerle, zihinsel, duygusal, fikirsel mesguliyetlerle doludur. Neticede öyle ya da böyle yasanan bir hayat olusurken, bunun istenen bir hayat olup olmadigi, ayri bir sorudur. Dedigimiz gibi gecen bir ömrün arkasindan geri dönüp bakildiginda, orada öyle ya da böyle yasanmis bir hayat, gercekten yasanmasi istenen ve yasanmasi gereken bir hayat midir, yoksa o pismanliklar, acilar ve kayiplarla doldurulmus bir hayatla mi neticelenmis olacaktir