Edeb eserlerin anlattigi hikayelerden yola cikarak, kendi hikayesinin eksik parcalarini tamamlamaya calisan okur icin, sehir ve edebiyat arasindaki iliski, karsilikli olarak birbirini sagaltan bir etkiye sahiptir. Edebiyatin aynasindan yansiyan toplumsal problemler, meselenin kurmaca bir zeminde enine boyuna gözlemlenmesi ve tartisilmasina imkan tanir. Edebiyatin sosyal ve politik meselelerle yakin temas halinde oldugu Türk edebiyatinda, bu imkanin saglikli bir sehir fikrinin insasinda kullanilmasi mümkündür. Bunun basarilabilmesi icin öncelikle edebiyatin sadece hayalle temellendirilen bir alan olmadigina inanilmali ve hayatin icindeki genis etki alani fark edilmelidir.
Egitme, eglendirme ve devleti kurtarma gibi birbirinden farkli beklentilere cevap verebilecek olan edebiyatin etki alaninin da bu cesitlilikle mütenasip olmasi cok dogaldir. Dolayisiyla sehir bahsinde cözüme dair basvurulabilecek alanlardan biri olarak edeb eserlerin, bunu nasil yapabilecegini görmek icin dikkatin, edebiyatcilarin sehir anlatimlari üzerinde yogunlasmasi gerekir.