Park sonbaharini giyinmisti ama gün orali degildi. Nereli oldugu pek bilinmiyordu. Günesle beraber her yere dogdugu icin, dünyali oldugu söyleniyordu. Gün günestendi aslinda. Ikisi cok uzun zamandir birlikteydiler. Gün, sabahleyin parka girdiginde, rüzgar sert bir sekilde arkasindan hizla eserek, onu sonbaharin iclerine dogru sürüklemeye calismisti. Fakat bugün, günün cani sonbahar kokmak istemiyordu. Günesin de destegiyle geri geri yaylanarak birkac adim atmis ve rüzgari alt etmisti. Sonra biraz daha geriye giderek yaza gecmis, yazdan kalma bir gün olmustu. Rüzgar buna bozuldugunu pek saklayamadan bir süre bir kenarda durmus, sonra vakit gecirmek icin parktaki agaclarin yapraklarini topraga tasimaya baslamisti. Agaclarin dallarinda sohbet eden kuslar, bilmedigimiz bir nedenden dolayi, belki de sirf kusluk olsun diye, birden kanatlanip az sonra adamin oturacagi tahta siranin arkasindaki topraga kondular. Gercekten biraz sonra paltosunu giyinmis adam, sonbaharini giyinmis parkin kapisinda belirdi...