Tarihte ve zamanda düsüncenin hareketinin türlülügü, cesitliligi ve farkliligini
ayrimlari araciligiyla koyutlayan tasarimlari, tek bir Düsüncenin kendini dagitan,
coklastiran ve sonra toplayip birlestiren hareketinin fenomenleri olarak görmek;
bu uzamsal ve zamansal hareketi Düsüncenin kendini insasi olarak kavramak;
eklektik ve zamanda ardarda gelen ya da uzamda yan yana duran düsüncelerin, bu
ardardaligi ya da yanyanaligi kuran dinamik bir form araciligiyla görünüse
geldigini söylemek; Felsefe Tarihini düsüncenin, duyusalliktan, tikellikten,
öznellikten koparak kendi formunu kazanmasinin ve Kavraminin olusmasinin
tarihi olarak yapilandirmak; ve dehsetengiz genislikteki bu projeyi -Felsefe
Tarihini Felsefenin tarihi haline getirmeyi- Tinin Fenomenoljisi ve Mantik
Biliminde gelistirdigi kili kirk yaran metodolojisini arkasina alarak
gerceklestirmek; Sanirim Hegeli, Aristotelesi bile o zamana kadar anildigi haliyle
asarak, Filozof olarak iralayan budur.
Birinci Ciltte Felsefe Tarihi ve felsefenin Kavraminin nasil örtüstügünü anlattigi
oldukca genis bir metodolojik Giristen sonra Cin ve Hint Felsefesinin tarihsel
motiflerine bakarak Thalesten Platona kadar Düsüncenin belirlenimini sergiler.
Ikinci Cilt ise Platon ve Aristotelese genis bir yer ayirarak baslar ve Stoacilardan
Epikourosculara ve Kuskuculara dogru yol alarak Yeni Platoncularla
sonlanir. Düsünce tüm bu dolayimlarda Thalesten Anaxagorasa kadar Dogalliktan kopusla beraber soyuttan kendini belirleyen düsünceye dogru yol alirken,
Sofistler, Sokrates ve Sokratescilerde öznellik ilkesinin olusumunun belirli
basamaklarini sergiler; ve nihayet Platon ve Aristoteleste Ideanin bütünlesmesine
dogru yükselen düsünce Platonda sadece kendinde somut olsa da Aristoteleste
ideal formunu bulmaya baslar ama dünyanin icerigi onun disindadir.
Dogmatizmde dünyanin icerigi ile bulusan düsünce ayni kuvvette kuskuculukta
tüm bu icerigin yadsinmasi ile karsilasir. Stoacilarda icsel bir talepin yeniden
ama bu sefer daha yüksek bir momentte öznelligi sergiledigi yerde Yeni
Platoncular Hegele göre tinin dogasini tanimislar ve onu somut bicimde Bir olarak
düsünmüslerdir. Düsüncenin dissallikla da olsa kendi birligine kavustugu bu
momentten sonra kendi özgürlügüne dogru yol aldigi yeni ugraklar Orta Cag ve
modern felsefe ile ortaya cikacaktir ve onlar da artik Ücüncü Cildin konusudur.