On dokuzuncu yüzyilda felsefi tartismalarin odaginin bilginin kendisinden, bilginin dile getirilisiyle ilgili meselelere kaymasi, ayni sekilde felsefi problemler olarak karsimiza cikan seylerin esasinda dilin yapisinin yanlis anlasilmasina dayandigi fikri, modern felsefi düsünce üzerinde dönüstürücü bir etkiye sahiptir. Losonskynin Locketan Derridaya Dil Felsefesi kitabi, bu düsüncelerin gelisiminin izini sürüyor. Dilsel dönüslerin linguistic turns felsefi düsüncenin temel alanlarina, özellikle epistemoloji, metafizik ve anlam teorisine olan etkilerini tarihsel ve kavramsal bir baglamda analiz eden Losonsky, dilin felsefi problemlerin yeniden tanimlanmasindaki merkezi rolünü vurguluyor. Modern dil felsefesi kadar modern mantigin tarihcesi bakimindan da temel bir basvuru kaynagi olan Losonskynin bu calismasi, ayni zamanda özgün tezleriyle ve argümanlariyla, felsefi bir arastirmanin nasil sunulmasi gerektigine dair bir model de ortaya koymakta.
