birkac adimda cesedin yanina vardi. Kesif bir cürümüslük kokusu burun deliklerini yakti. Istemsizce sag eliyle agzini ve burnunu örttü. Bu mide bulandirici kokuyu icine cekmemek icin nefesini tutmak istedi ama akcigerleri gögüs kafesini yirtarcasina inip kalkmaya baslamisti. Görüntü gercekten korkunctu. Ciplak, ufak tefek bir beden parcalanmis, lime lime olmus halde topragin üzerinde yatiyordu. Cesedin bir kismi camura bulanmisti. Bir kismi ise her tondan Sacik yesil, koyu yesil, kizil kahve, koyu kahve cam igneleriyle örtülüydü. Uzuvlarinda yer yer kemikler görünüyordu. Sinekler cesede konup kalkiyor, kurtcuklar cürümüs etlerin üzerinde geziyordu Önce bir ates basti, sonra sirti buz gibi ürperdi. Midesinin bulandigini hissetti. Kusacak gibi oldu. Gördüklerini unutmak istercesine gözlerini kapatti ama ayni sahne zihninde dönüp duruyordu. Yeniden gözlerini acip tiksintiyle cesede bakti. Cesedin boyun bölgesi kurumus ve yer yer pihtilasmis kanla kapliydi. En korkuncu ise cesedin basinin olmamasiydi.
Cinayet Büro Amirliginin kidemlilerinden Baskomiser Nihat önce yeni mesai arkadasi Gülcan Komiseri sarmalayan hüznün gizemini cözüyor, sonra onunla beraber adli tip biliminin duayeni Adil Hocanin verdigi ipuclariyla Büyükadada, Rum Yetimhanesinde baslayan, oradan Japonyaya ve Kambocyaya savrulan, Vanda soluklanan ve yine Istanbulda sonlanan bir cinayeti aydinlatiyor.