Evvela hep birlikte öykü kavramini hatirlayalim. Öykü ya da hikaye, gercek hayatta yasanmis ya da tasarlanmis bir olayi dikkati celbedecek tarzda kisa ve öz anlatan yazi türüdür. Anlatimda yogunluk ve doluluk olmasi sarttir. Olay örgüsü, romandan daha az sayida mevcut olmasi gereken sahislar, carpici konusmalar ve daha neler neler; acikli veyahut sevindirici sonlar Kolay degil ve zannederim ki hepiniz bu hususta benimle hemfikirsiniz. Hikaye kelimesinin Türkceye Arapcadan gectigini biliyoruz. Yazarin bu eserinde hem durum hem olay hikayesine rastlamaktayiz, her iki nevide de öyküler kaleme almistir kendileri. Öykülerini basarili, hissiyatla dolu ve tasvir edici buluyorum, devaminin gelmesini de can-i gönülden bekliyorum. Gönlünün siire daha fazla meylettigini bilsem dahi farkliliklar onun kalemine güc katip müellif hüviyetini de cok yönlü kilacaktir. Yazarimizin yazarlik tutkusunun ömrü boyunca devam etmesini, düs, düsünce ve duygularini yaziya dökmekten vazgecmemesini temenni ediyor; kendilerini daha nice güzide eserlerini nesrederken görmeyi diliyor ve su iki ayet-i celle ile yazimizi noktalamak istiyorum